XXI. Yüzyılın ikinci onyılında nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Çalışmanın üzerine kurulmuş olduğu varsayım ve benimsemiş olduğu perspektif, devlet(ler)in konuya ilişkin konumuna verdiği önemi açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu, mutlaka klasik bir XIX. Yüzyıl devletinden farklı ve giderek daha da farklılaşacak olan bir devlettir. Ama bu, her şeye rağmen, egemen/otonom konumu türdeşlerince [genellikle] yaygın kabul gören ve diğer uluslararası aktör kategorilerinden [en yaygın anlayışa göre] meşru, organize ve yaygın bir şiddet kullanabilme tekeline sahip olma özelliği ile ayrılan bir devlettir. Bütün diğer gelişmelere rağmen, devletin geniş toplum kesimlerince meşru olarak görülen bu “şiddet kullanabilme tekeline sahip olma” özelliği mevcut oldukça, içerisinde yaşadığımız dünya Thomas Hobbes’unki kadar anarşik olmasa da her halde Immanuel Kant’ın düşlediğine hiç benzememektedir, muhtemelen yakın bir gelecekte de benze[ye]meyecektir. Bizimki, ikili bir ayrımda birincisine daha yakın olmakla beraber “kontrollü anarşi” olarak adlandırılabilecek bir zemindir. Buradaki “kontrol”ün başlıca iki anlamı vardır. Kısa yoldan ifade etmek gerekirse, bunlardan birincisi güç dengesi, ikincisi ise uluslararası hukuk ve evrensel nitelikli ahlaki ve moral değerlerdir. Günümüzde [en azından ve ne yazık ki henüz] bunlardan birincisinin belirleyiciliği sözetmeye gerek olmayacak kadar açıktır. İkinci kategoriden kontrol öğeleri, her ne kadar son onyıllarda giderek gerek yaygınlık gerekse derinlik anlamında, özellikle Avrupa coğrafyasında önemli uygulama zeminleri bulabiliyor olsalar da, uluslararası sistemin bütününde [henüz] ancak, birincinin çizdiği limitler arasında bir anlam ve öneme sahip gözükmektedir.
XXI. Yüzyılın ikinci onyılında nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Çalışmanın üzerine kurulmuş olduğu varsayım ve benimsemiş olduğu perspektif, devlet(ler)in konuya ilişkin konumuna verdiği önemi açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu, mutlaka klasik bir XIX. Yüzyıl devletinden farklı ve giderek daha da farklılaşacak olan bir devlettir. Ama bu, her şeye rağmen, egemen/otonom konumu türdeşlerince [genellikle] yaygın kabul gören ve diğer uluslararası aktör kategorilerinden [en yaygın anlayışa göre] meşru, organize ve yaygın bir şiddet kullanabilme tekeline sahip olma özelliği ile ayrılan bir devlettir. Bütün diğer gelişmelere rağmen, devletin geniş toplum kesimlerince meşru olarak görülen bu “şiddet kullanabilme tekeline sahip olma” özelliği mevcut oldukça, içerisinde yaşadığımız dünya Thomas Hobbes’unki kadar anarşik olmasa da her halde Immanuel Kant’ın düşlediğine hiç benzememektedir, muhtemelen yakın bir gelecekte de benze[ye]meyecektir. Bizimki, ikili bir ayrımda birincisine daha yakın olmakla beraber “kontrollü anarşi” olarak adlandırılabilecek bir zemindir. Buradaki “kontrol”ün başlıca iki anlamı vardır. Kısa yoldan ifade etmek gerekirse, bunlardan birincisi güç dengesi, ikincisi ise uluslararası hukuk ve evrensel nitelikli ahlaki ve moral değerlerdir. Günümüzde [en azından ve ne yazık ki henüz] bunlardan birincisinin belirleyiciliği sözetmeye gerek olmayacak kadar açıktır. İkinci kategoriden kontrol öğeleri, her ne kadar son onyıllarda giderek gerek yaygınlık gerekse derinlik anlamında, özellikle Avrupa coğrafyasında önemli uygulama zeminleri bulabiliyor olsalar da, uluslararası sistemin bütününde [henüz] ancak, birincinin çizdiği limitler arasında bir anlam ve öneme sahip gözükmektedir.
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 722,00 | 722,00 |
2 | 375,44 | 750,88 |
3 | 255,11 | 765,32 |
6 | 129,96 | 779,76 |
9 | 88,24 | 794,20 |
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 722,00 | 722,00 |
2 | - | - |
3 | - | - |
6 | - | - |
9 | - | - |